ÇOCUĞA BAĞIRMANIN FAYDALARI!
Evden acilen çıkmanız gerekiyor. Siz işe yetişeceksiniz, kızınız servisi yakalayacak. Hem kendiniz hazırlanıyorsunuz hem de kızınızın hazırlanmasına yardım ediyorsunuz ama kızınız hiç oralı değil. Uyarılarınıza rağmen durumun aciliyetinin farkına varmamış gibi davranıyor. Terlemeye başladınız, iş yerindekiler telefonunuzu çaldırıyorlar. Arayanları savuşturup arkanızı bir dönüyorsunuz, sizinki daha tabağına dokunmamış bile, öylece oturuyor. Kan beyninize hücum ediyor ve BUM!
Pazar akşamüstü olmuş, ödevlere hiç bakılmamış. Yetişmesi gereken bir sürü ödev olduğunu siz de biliyorsunuz ama oğlunuz saatlerdir bilgisayarın başında, hararetle oyun oynuyor. Bin kere ‘haydi’ demekten yoruldunuz; sabrınız tükenmek üzere. O sırada kapı çalınıyor. Açmak için gittiğinizde bir bakıyorsunuz ki, oğlunuz ayakkabılarını giyiyor. Şaşkınlık içinde ‘nereye?’ diyorsunuz. Oğlunuz son derece rahat, ‘arkadaşlar çağırdı, maç yapacağız’ diyor. Bardak taşıyor, komşular sizi dinlemeye başlıyor.
Tanıdık mı?
Evet…
Anlaşılır mı?
Son derece…
Benzer durumları yaşamayan var mı?
Herkesi bilmiyorum ama itiraf edeyim, bazen ben de sabrımı yitiriyorum.
Bu yazıda anlatmaya çalışacağım konu, zaman zaman herkesin yaşadığı ‘sabrın tükenmesi’ durumu değil. Burada ‘bağırmak’la kast edilen, bağırmanın ‘çocuğun iyiliği için’ bir eğitim yöntemi olarak kullanılması; çocuğun ayıplanması, utandırılması, rencide edilmesi, yargılanması, yüksek sesle çocuğun sindirilmesi…
Yanlış yapılan bir davranışı kimseyi incitmeden yüksek sesle dile getirmek, bu yazı kapsamında bahsedilen bağırma davranışına bir örnek değildir. ‘Salona ayakkabılarınla girmişsin, daha yeni sildim oraları!’ demeniz yanlış davranışa dikkat çekmek için yararlı olabilir. Bağırmak kişisel özelliklere bir saldırı halini aldığında, çocuğu aşağılayıp utandırdığında yanlış bir davranış haline gelir. (Adele Faber’den alıntıdır.)
Zaman içinde anababalık, disiplin, terbiye anlayışı değişiyor. Mesela bugün kırklı yaşlarını sürdüren yakınlarınıza bir sorun lütfen; içlerinde anababa dayağıyla hiç tanışmamış olan var mıdır acaba? Hafif de olsa bir şaplak yemeyen, yakıcı plastik terlik tabanının tadını tatmayan şanslı yetişkinlerin sayısı ne kadardır ki? Muhtemelen çok değildir; zira yakın zamana kadar dayak, geleneksel orta sınıf ailelerinin çocuk eğitiminde kullandığı doğal bir yöntemdi… Çocuğun poposuna şaplak atan, kulağını çeken, kimselere hissettirmeden ‘buran’ (bu daha çok annelere özgü bir davranıştır 🙂 ) anababaya öyle tuhaf bakılmazdı. Dolayısıyla çocuklar da dayak yeyince bunu çok yadırgamazlardı. Çünkü arkadaşlarının tamamına yakını benzer durumlar yaşarlardı. Hatta ben çocukken bu durumları arkadaşlarımla gülerek birbirimize anlattığımızı hatırlıyorum. Bugün haklı olarak eleştirdiğimiz, asla kabul etmeyeceğimiz yöntemlerin kısa zaman önce doğal karşılanmasının temel sebebi, anababaların başka çözüm yollarından haberdar olmamalarıydı. O zamanki annebabalar çocuklarına eziyet etmekten hoşlanan zalim insanlar değillerdi. Aksine çocuklarına terbiye verdiklerini, onlara iyilik ettiklerini düşünüyorlardı. Çocuk yetiştirmekle ilgili yeterli bilgileri yoktu. Bu sorumluluğu, şimdi pek çoğumuzun yaptığı gibi anababalarından gördükleri biçimiyle yerine getiriyorlardı. O günün çocukları şimdi anababa oldular; fiziksel şiddetin doğru olmadığını, hiçbir canlıya yakışmadığını biliyorlar ama pek çoğu -anababalarından öğrenemedikleri için- kriz durumlarında, öfkelendikleri anlarda nasıl davranacaklarını kestiremiyorlar. Böyle durumlarda kendilerini ifade edebilmenin en kolay yolunun bağırmak olduğunu düşünüyorlar. Öğrenmeye hevesli olanlar okuyorlar ama emin olun; anababadan görerek, yaşanarak öğrenilen yöntemler çoğu zaman kitaplardan öğrenilenlere baskın çıkıyor.
Bağırmanın Uzun Süreli Etkileri
Bu konuda yapılmış akademik çalışmalardan da bahsedeyim size: Pittsburgh Üniversitesi’nden Dr. Ming-Te Wang, meslektaşı Sarah Kenny ile birlikte bağırmanın ergenlerdeki uzun süreli etkileri üstüne bir makale yayımlamış. Dr. Wang, ergenlerin olumsuz davranışları ile anababanın bağırması arasındaki ilişkiyi elde ettikleri verilere göre şöyle değerlendiriyor: “Bu bir kısır döngü. ‘Kırk satır mı kırk katır mı’ durumu. Çünkü iki taraflı bir olumsuzluk var. Çocuğun problem davranışları ebeveynde sert bir sözel disiplin arzusu yaratıyor ama bu sert disiplin, ergeni yine aynı problem davranışlara doğru itebiliyor.”
Sert bir sözel disiplin anlayışı, problem davranışların beslendiği verimli topraklar gibi. “Böyle bir anlayışla büyüyen ergen çocuklar, belirgin depresif belirtilerden mustaripler. Bu çocukların saldırgan davranışlar gösterme, kamu malına zarar verme eğilimleri diğerlerinden daha yüksek.”
Bence bu çalışmanın en çarpıcı olan kısmı da şu: Anababanın çocuğuna duyduğu sevginin büyüklüğü, duygusal olarak onu ne kadar desteklediği, aralarındaki bağın yoğunluğu bu sert sözel disiplinin olumsuz etkilerini azaltmıyor. ‘Sevgiden kaynaklanması’ ya da ‘çocuğun iyiliği için olması’ bağırma davranışını daha az zararlı hale getirmiyor.
Bir başka çalışmayı da Brown Üniversitesi’nden Stephanie Hart Parade, Andrew J. Supple ve, Heather M. Helms yapmış. Dr. Parade ve ekibi on beş yıl süren bir araştırmayla, anababa tutumlarının çocukların yetişkin olduklarında yaşayacakları duygusal ilişkileri nasıl etkilediğine bakmışlar. Sonuçlar etkileyici: Sekiz yaşında anababaları tarafından bağırarak disipline edilen çocuklar, yirmi üç yaşında kurdukları romantik ilişkilerden daha az doyum alıyorlar. Dr. Wang ve ekibinin açıklamalarını Dr. Parade de onaylıyor ve bu olumsuz durumu anababa sıcaklığının telafi edemediğini söylüyor. Üstelik bu çocuklar yetişkinliklerinde diğerlerinin kendisine olumsuz biçimde davranmasını bekleyip, fark etmeden bu beklentilerini karşılayabilecek partnerler seçiyorlar. Üzücü değil mi?
Ne Yapmalı?
Belli ki bağırmak hiç işe yaramayan, üstelik çocuklarımıza zarar veren bir yöntem. Anababalık tavrımızla ilgili bir ipucu. Bu davranışımızla çocuğumuza şunu söylüyoruz aslında: Kriz durumlarında duygularımı nasıl kontrol edebileceğimi bilmiyorum. Böyle durumlarda kullanmak için bildiğim daha kontrollü, daha az yaralayıcı bir yöntem yok. Bu yüzden, bir yetişkin olup da böyle bir olay yaşadığında duygularını kontrol etmene yarayacak, sana öğretebileceğim bir beceriye sahip değilim. Pardon!
Bence daha iyisini yapabiliriz. Kriz durumlarını yeni bir davranış biçimi için fırsata çevirebilir; öğretici, yol gösterici lider anababalar gibi davranabiliriz.
İşte, size yardımcı olabilecek birkaç ipucu:
1. Çocuğunuzun bütün tercihlerine müdahale edemezsiniz. Çocuklar yaptıkları yanlış tercihlerin sorumluluğunu almayı öğrenmelidirler. Ödev yapmadan evden çıkan çocuk, öğretmeninin teneffüslerde dışarı çıkmasına izin vermeyişine hazırlıklı olmalıdır.
Yeni silinmiş parkelere ayakkabılarıyla basan çocuk, parkeleri silmesi gerektiğini bilmelidir.
Sonuçları öğretirken ‘ödevlerini yapmazsan tabletinle oynayamazsın’ yerine ‘ödevini yaptıktan sonra tabletinle oynayabilirsin’ diyerek daha çabuk sonuç alırsınız. Çünkü ilk cümledeki tehdit ilişkinizin gerilmesine, çocuğun direnç göstermesine neden olabilir. İkinci cümledeki yapıcı dil, ilk cümlede yoktur.
2. Öfkenizi tetikleyen mesajlara dikkat edin: Size saygısızca davranıldığında mı, yok sayıldığınızda mı, sorumluluklar ertelendiğinde mi çok öfkeleniyorsunuz? Böyle bir hassasiyetiniz olduğunu fark ederseniz, çocuğunuzla bunu konuşun. Olay anının yüksek gerilimli anlarında değil tabii; sizin anlatmaya, onun da dinlemeye uygun olduğunuz bir anda yapın bunu. Öfkenizi tetikleyen durumları yakalarsanız, fırtınanın yaklaştığını görüp tedbirinizi alabilirsiniz. Bir kere tetiğe basılırsa geçmiş olsun! Artık yapılabilecek bir şey yoktur, savaşa hazır olun.
3. Çocukla gireceğiniz bir savaşı kazanamazsınız. Çünkü çocukların makul olmak gibi bir zorunlulukları yoktur, zaten bu yüzden onlara ‘çocuk’ deriz.
4. Günlük yaşamınızdaki stres düzeyine bir bakın. Bardağı eşiniz, işiniz, arkadaşlarınız dolduruyor da faturayı son damlayı koyan çocuğunuz ödüyor olabilir mi?
5. Çocuğunuzla çok iç içe olmamaya gayret edin. Onun sınırlarıyla sizin sınırlarınız karışmasın. Tek kimliğiniz annelik ya da babalık olmasın. Çocuk büyütmeyi meslek edinmeyin. Yoksa siz de kolaylıkla ‘aşımızı olduk, ödevimizi yaptık, sınavda yetmiş aldık, kakamızı yapamadıkgiller’ ailesinin bir mensubu olabilirsiniz. Özellikle yaratıcı potansiyeli yüksek, becerikli genç anneler bu enerjilerini aktaracak başka bir kanal bulamayınca, çocuklarına sarılıyorlar. Unutmayın bazen yakınlık duymak için uzaklığa ihtiyaç vardır.
6. Siz çocuğunuza bağırırsanız, çok geçmeden o da size cevap vermeye başlayacaktır. Bu durum, sizi akran haline getirir. Çocuklarınız sizinle akran olmadıklarını, canları istediklerinde sizinle itişemeyeceklerini siz sakin kalırsanız öğrenebilirler. Eskilerin ‘çocukla öyle yüz göz olunmaz’ dediklerini hatırlamıyor musunuz? Fatih Terim’den öğrendiğim bir atasözünü sizinle de paylaşayım: Aslan, kuyruğuyla uğraşmaz 🙂
7. Çocuğunuz bir yetişkin haline geldiğinde kanayan ortak yaralarınızın olmamasına özen gösterin. Konuşmadığınız ama ikinizin de unutmadığı hatıralar aranızda bir duvar gibi durduğu müddetçe, kimse huzur bulamaz. Kendi çocukluğunuzdan size kalan böyle sıkıntılarınız varsa bir uzmandan yardım isteyin. Yarım kalmış hesaplarınızı halletmeden huzurlu anababalar olamazsınız.
8. Pek çoğumuz geleneksel yöntemlerle büyüdük ama çocuklarımızın koşulları bu yöntemlere hiç uygun değil. Yeni nesil; açıklamaya, ikna edilmeye ihtiyaç duyuyor. Aklına yatmayanı umursamıyor. Bu günlerde, çocuğun kalbini kazanmadan ilerlemek mümkün görünmüyor.
‘Ben bütün bunları yapıyorum ama gene de olmuyor’ diyorsanız, çocuğunuzla aranızda sizin gördüğünüzden daha farklı bir problem yaşanıyor olabilir. Yardım almanızı öneririm.
Daha çok bilgiye ihtiyacınız olursa bana site üzerinden kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
İşimiz zor, ama buna değer!
Kolaylık Dileklerimle 🙂
Yirmi Altı Mayıs İki bin On beş
Serdar Çankaya
Psikolojik Danışman
Not: Bu arada çocuk büyütürken bağırmanın bir yararı yok gibi, başlığı değiştirsem iyi olacak 🙂
34 Comments
Çok teşekkürler çok güzel bir yazı. Brown üniv. de yapılmış araştırma sonucunu çok anlayamadım ama biraz daha açabilir miyiz ya da daha başka sonuçlar da var mı?
Serdar’cığım eline bilgilerine sağlık..Danışmanım, pişmanım tüm bağırmalar için..
Çok teşekkür ederim. Aynı dert bende de var, 8 yaşında oğlum var. Ödevler konusunda sorun yaşadık denemediğim yöntem kalmadı çok asabi birisi olduğum için çabuk öfkeleniyordum ama tabii ki başta sabırla bekliyordum yani uzatmayayım sonunda patlıyor, bağırıyordum. Sonra fark ettim aramız bozuldu. Geç olmadan durumu düzeltmek lazımdı. Yöntemimi değiştirdim, öğretmen ile işbirliği yaparak durumu düzelttik ama yine de yardıma ihtiyacım var. Bana bu konuda yardımcı olursanız çok sevinirim.
Serdar bey, 4.maddeyi çok yerinde buldum.. Özellikle kendi adıma… Tüm yazdıklarınıza harfiyen katılıyorum.. Ama ne yazık ki o an gelince hep soğukkanlı olamıyorum.. Yazınızdaki yöntemleri daha çok telkin edip içselleştirmeyi diliyorum.. Henüz 4 yaşında çok sevgi dolu ama sinirli bir oğlum var..Dilerim geç kalmadan faydalı olurum ona..
Öğretmen-çocuk iletişiminde bağırmanın ve geleneksel idareye söylerim gibi korkutucu yaklaşımların yerini bilimsel olarak merak ettim. Ellerinize sağlık.
Elinize saglik. Gercekten cok etkilendim su ara beni en cok zorlayan durum . Gercekten sanki bir kac adim geri gidip aile resmimize bakar gb oldum .. bu konuda ki aydinlatici dusuncelerinizin devamini diliyorum. Allaha emanet olun.
Merhaba,..
Oncelikle cok tesekkur ederim cok tanidik geldi paylasiminiz,ustelik bildigim fakat uygulamada sıkintilar yasadim durumlar…
Ben Hollanda’da yalniz yasayan 23 ve 7 bucuk yasinda iki kiz annesiyim.
Ben öfke kontrolu problemi yasiyorum,bunun icin onerilerileriniz gunluk hayatimi rahatlaticak…
Simdiden tesekkur ederim
Sevgilerimle,
Nevin
Bu yazıyı paylaşmak ve tüm anne babaları daha bilinçli olmaya yöneltmek gerek. Hemen paylaşıyorum.
Yok, değiştirmeyin yazının başlığını,tam da bir sürü anne yada baba gibi ,durum beni anlatıyor. bu konuda benzer bi sürü de yazı okudum aa dedim dur ilk defa tersi bi yazıya rastladım sanki diye başladım okumaya. çok dikkat çekici,eşim beni suçluyo 7 yaşındaki kızıma bağırmadan hiç bişey yaptıramamaya başladık,her alanda hemen hemen her konuda bağırabiliyoruz,diğer türlü tekrarların ardı kesilmiyo taki bağırana kadar. Okul rehberlik servisiyle görüştük dikkat dağınıklığından bahsetti,götürün dr a dediler,ödevler unutuluyo okulda tahtadaki hiçbişey deftere yazılmıyo,bide ilginç bir tespiti var öğretmenin dersi dinlemiyo ama verdiğim herşeyi alıyo,tamam da istediğiniz herşeyi veriyo mu dedim evet dedi,o zaman sorun yok dedim ,sınıfın dikkatini dağıtıyo ,ileri zekalı da olabilir dedi,özetle bunun için ne yapmalıyız bilemedik tek çocuk kaybetmek çok üzücü olur ama zaman zaman aranın açıldığını hissediyorum,fikirlerinizi bizimle paylaşırsanız çok sevinirim kolay gelsin başarılar.
Merhaba! Ben de 5 yıl önce aynı durumdaydım: Oğlum ödev yapmayı bırakın çantasını bile unutup geliyordu rehberlik ve öğretmen ile danışarak çocuğa testler yapıldı. Disleksi ve dikkat eksikliği çıktı. Benim bağırmalarımın sokağın başından duyulduğuna eminim ama bir süre sonra fark ettim ki sebebi ne olursa olsun bağırmalarımı, sesimi bir araba radyosuna benzetmeye başladım. Hani arabayı kullanırken bir süre sonra kimsenin duyduğu ama dinlemediği bir radyo…Bendeki ayar gittikçe artmaya başladığında öfkemi kontrol edemiyor, peşinden de aşırı bir pişmanlık duyuyorum.
Merhaba, ben de 5 yıl önce aynı durumdaydım. Oğlum ödev yapmayı bırakın, çantasını bile unutup geliyordu. Rehberlik ve öğretmen ile danışarak çocuğa testler yapıldı. Disleksi ve dikkat eksikliği çıktı. Benim bağırmalarımın sokağın başından duyulduğuna eminim ama bir süre sonra fark ettim ki sebebi ne olursa olsun bağırmalarımı sesimi bir araba radyosuna benzetmeye başladım. Hani arabayı kullanırken bir süre sonra kimsenin duyduğu ama dinlemediği bir radyo…Bendeki ayar gittikçe artmaya başladığında öfkemi kontrol edemiyor, peşinden de aşırı bir pişmanlık duyuyorum ama çözümü gaz vermekte, sorumluluk dağıtmakta, her şeyi üstlenmemeye çalışmakta buldum. Şimdi de ara ara bağırıyorum ama son noktaya gelince oluyor bu…Başka çözümleri de varmış öğrenmeye başladım ve devam ediyorum. Profesyonellere danışmak gerek.
Yazılarını takip ediyorum. Ellerine sağlık. Değindiğin konularda üzerine ifade edebilecek cümle bulamıyorum. Yazdığın her cümleni yürekten destekliyorum.
Ben de aynı dertten mustaribim. İki çocuğum var, biri on altı yaşında biri yedi. Bizi çok iyi anlatmışsınız. Kızımla çok problem yok gibi ama oğlumla sürekli çatışma halindeyiz… Keyifle okudum yazınızı teşekkürler..Galiba önce ben öfkemi kontrol altına alabilirsem aradaki problemler kalkar gibi geliyor…
Beğendim, teşekkürler.
2 yaşında ve 7 aylık iki oğlum var. Son zamanlarda büyük oğlumla çok inatlaşmalar yaşıyoruz, öfkemi kontrol edemiyorum sürekli bağırıyorum. Etraftanda ‘bu çok yaramaz olmuş’ sözlerini duyunca sinirim daha da artıyor. Her şeye bağırıyor, hemen ağlıyor, her dediğimizin tersini yapıyor, inatlaşıyor. Sabrın sonunda artık çıldırıyorum, bağırıyorum. Hatta bikaç kere canını acıttığım da oldu. Beni üzdükten sonra da yanıma gelip ‘annecim seni üzmek istemedim, bişey yok’ diyip gönlümü almaya çalışıyor ama iki dk sonra gene aynı. Hiç yerinde durmayan çok hareketli bir çocuk, e bu da beni çok yoruyor. Artık dayanamıyorum. Vurmaya alışıcam diye çok korkuyorum. Sorun kimde, bende mi onda mı? Nasıl bir yol izlemeliyim, lütfen yardımcı olun. Şimdiden teşekkürler.
Elif Hanım bir çözüme varabildiniz mi peki? Şu an aynı sorunları yaşamaktayım… Profesyonel destek aldınız mı? Ve almışsanız uygulamalar nelerdir, tavsiyeleriniz var mı?
Çok güzel bir yazı olmuş, çok teşekkür ederim. Benim de 21 aylık bir kızım var, bazen öfkemi kontrol edemiyorum. Doğumdan önce ve sonra olmak üzere ve hala çocuk yetiştirme konusunda çocuk sağlığı konusunda birçok kitap okudum, netten araştırma yaptım. Bildiğim şeyleri uygulamakta gerçekten zorlanıyorum, o anda ne yapacağımı bilemiyorum. Çocuğuma ilk bağırdığım anda yüzünün aldığı şekil, endişe ve korku ifadesi gözümün önünden gitmiyor ama yine de öyle zamanlar oluyor ki öfkemi kontrol edemeyip bağırıyorum. Bu konuda yardımcı olursanız sevinirim. Öfkemi nasıl kontrol edebilirim (bu konuda bile bir kitap alıp okudum)? Yardımlarınızı bekliyorum.
Yazınızı çok beğendim, teşekkür ederim. Benim de 5 ve 7 yaşında iki oğlum var, evde sürekli bağırma halindeyiz çok yıprandım ama konuşarak anlatmayı denedim olmuyor ne önerirsiniz?
Merhaba,
Bizde de benzer durumlar yaşanıyor. 2-4-6 numaralı maddeler birebir bizi yansıtıyor. 2 aylık bir oğlum ve 6 yaşında bir kızım var. Bahsettiğiniz gibi benim öfke nöbetlerimde kızım da 4 Yaşından itibaren bağırarak karşılık vermeye başladı. Bu sene durum değişti, artık ne okulda ne evde ne de bahçedeki arkadaşlarına hiç kimseye yüksek sesle karşılık vermiyor, ağlıyor. Konuşurken sesini duymak imkansız, çok kısık sesle konuşuyor. Yaşıtları ona sert bir şey söylediklerinde onları yetişkin yerine koyarak ağlıyor. Okuyor araştırıyor fakat çözemiyorum. Bu durum beni endişelendiriyor. Nasıl bir yol izlememiz gerektiği konusunda yardımcı olursanız çok sevinirim.
Çok doğru bir anda rastladım yazınıza, neden bu kadar bağırıyorum diye vicdan azabı çektiğim bir an. Çocukla inatlaşıyorum ve kimin dediği olacak noktasında yakalıyorum kendimi. Biliyorum çok mantıksız, 5 yaşında bir çocukla niçin böyle çekişiyorum sebebini bulamıyorum tşk.
Yazınız için tesekkür ederim. Benim kendimi kontrol edebilmem için sürekli okumam gerekiyor böyle yazıları.
Büyüklere mantıklı açıklamalar, ben dili ile konuşmalar yapılabilir ya da yaptıklarının sonuçlarına katlanmaları beklenebilir. Benim sorum küçüklerde ne yapmalı? Oğlum 2 yasında ve kizdigimiz davranışları iyi biliyor ve gözümüzün içine baka baka yapıyor. Tehlikeli oyunlar oynamak,bardak çatal fırlatmak,elektronik eşyalarla uğraşmak vb. gibi birçok şeyi bütün gün onunla ilgilendiğim halde yapıyor. Örneğin onunla gidiklamaca oynarken kucağımdan kalkıp hızlıca uçtaki odaya koşup dolaptaki tabaklarimi indirebiliyor. Ve buna benzer durumlarda bağırmamak benim için çok zor oluyor.
Kırılacak eşyaları kaldıracak yer kalmadı. Ne de olsa hep pesindeyim diyordum ama yetisemiyorum, tabii başka şeylere sinirlenip oğluma yansıttığım da çok oluyor. Yanlış davraniyorum ama nasıl duzelteceğimi bilmiyorum önerilerinizi yazarsanız çok sevinirim.
Bu aralar kızımla aramızda sık sık yaşanan bir konuya deginmissiniz. Onun bosvermisligini gördükçe üzüntülerim daha da artıyor üstelik kızım 3 sınıf öğrencisi. Kardeşi ve ananesi ile aynı odada kalıyor ve onun dunyasında çekirdek aile özlemi var bense kendimi çaresiz hissediyorum.
Serdar Bey,
Çok güzel bir paylaşım olmuş. Hatta yazının benim için yazıldığını bile düşündüm:)
Gerçekten öneriler kısmını çok önemli buluyorum. Çok faydalandım. Davranış stilini de içselleştirebilirsem, kalıcı etkilerini göreceğimi ümit ediyorum. Elinize sağlık.
Kızım 3 yaşına girecek yakında ve ben sanırım bu güne kadar 4-5 kez bağırdım kızıma. Aslında sinir boşalmasıydı bunlar. Hala pişmanlık duyuyorum bu 4-5 kez için. Bu zamanlarda hep başkalarına olan kızgınlığımdı, ona patladım ama akıllandım şimdi. Sinirlerimi kontrol ediyor, pişmanlığımı hatırlıyorum ve onunla anlaşmazlığa düşmüyorum.Sanırım bu bir öğrenme işi ve asıl sorun kişinin kendini kontrol etmesi, çocuğunu değil.
Katılıyorum; bizim babamız çok katı ve kuralcı bir baba. Büyük oğlum 16 yaşında, onunla sürekli didişiyor ve itiraz ettiğinde öfkeleniyor, aralarında saygı kalmıyor. Hep diyorum ki eşime, sen biraz kenarda dur, her davranışını eleştirme. Hocam yazdıklarınız çok doğru kişinin aynasıdır çocukları.
O kadar yazı okurum sizinki muhteşem. İnsanı kendine getiriyor geç bile olsa da. Küçük oğlum 13 yaşında, ne kadar bağırmamak için söz versem de, kendimi onun sorumsuzluğu karşısında bağırırken buluyorum. Ona karşı sevgim bile etkileniyor bu durumdan. Hayatım ona hadi hadi demekle geçiyor. Nasıl davranacağım konusunda çok beynimi yordum ama benim istikrarsızlığım mı yoksa çocuğun artık bir ergen olması mı…. of of
Biz çocuklarımızı kendimize kindar yetiştirdik bunu şimdi anlıyorum. Benim düştüğüm hataya aynen düşüyor; ya bağırıyor zaman zaman da vuruyor. Bunun yanlış olduğunu söyleyince benim ona kendisinden kat be kat daha sert davrandığımdan şikayet ediyor. Lakin benim yaptığım hatanın aynısını yapmaya devam ediyo. Ben bu durumdan oldukça rahatsızım. Çözüm ne onu da bilmiyorum. Torunlarıma üzülüyorum fakat çocuklarıma yaşattığım yanlış muameleye daha çok üzülüyorum. Geriye dönüş yok ne yazık ki…
Fatma Hanım, siz bildiğiniz en iyi şekilde annelik yaptınız. Size bırakılan miras bu oldu, ne gördüyseniz onu
uyguladınız. Daha iyisini bilseydiniz onu yapardınız ama bu zehirli bir miras; bunun aktarılmasına müdahale
edebilirsiniz. Bulunduğunuz şehirde yardım almakta tereddüt etmeyin lütfen.
Sevgiler, selamlar
Serdar Çankaya
Yazınız güzeldi. Henüz çocuğum yok ama öğrencilerim de benim çocuklarım sayılır. Ben anasınıfı öğretmeniyim ve 28 tane öğrencim var. Bu nedenle ve başka nedenlerle de sık sık bağırmak zorunda kalıyorum maalesef; hatta bunu öğrencilerimle de konuştum, ‘bağırdığımda neler hissediyorsunuz?’ gibi ve kurallar hakkında vs. ama çözemedik. Ne yapmalıyım acaba?
Yorumlar genelde doğum sonrası yakın zamanlara ait. Tahammülsüzlüğü ve öfkeyi hamilelik sırasında kaybedilen doğum sonrası önemsenmeyen vitamin eksikliği de tetikliyor. B 12 ve demir özellikle. Tecrübeye binaen. Sağlıklı anneler sağlıklı evlatlar.
Yoruldum gerçekten çok yoruldum….
Bağırmadan öfkemi dindiremiyorum. Bazen alışkanlık mı oldu diyorum, sonra durup kızıyorum kendime. Çoğu zaman sessiz sedasız, ağlamaklı oluyorum, rahatlıyorum. Anne olmak kolay değil. Yaşamadan bilinmiyor çoğu şey. Sonra 2.5 yaşındaki kızımdan özür dileyip sarılıyorum, öpüp kokluyorum. Sevgimi her zaman gösteriyorum. 9 aylık kardeşine sürekli vurması beni deli ediyor, sürekli uyarmaktan çenem ayaklarıma indi. Elinden oyuncakları alıyor, sürekli kardeşinin tepesinde, rahat vermiyor. Çok aşırı hareketli. Elimde tabak, yemek yesin diye dolanmaktan bana bak, bakar mısın demekten, umursamaz tavırlarından, ağzındaki yemekleri ulu orta çıkarıp atmasından bunaldım artık. Ne sohbet edilebilir, ne yemek yenilebilir ne de tv izleyebilirsin, imkansız. Şaşırdım kaldım. Bazen düşünmekten yorulup tepkisizce kalakalıyorum ki, sessizliği ve sakinliği bu kadar seven biri iken..
Merhaba Serdar Bey, benim 11 ve 4 yaşında iki oğlum var. Bağırmaya programlanmış gibi sürekli yüksek sesle konuşuyorum, elimde değil. Ders yapmak, eşyalarını toplamak ve sahip çıkmaması ve hiçbir şey umrunda değil gibi davranması beni deli ediyor. Bütün defterlerini karalama defteri gibi kullanıyor, ders yapmıyor sadece tablet, televizyon için yaşıyor. Bırakalım da ekran karşısında işsiz güçsüz bir asalak gibi mi yaşasın? 4 yaşındaki oğlum da onu taklit ediyor ne yapayım lütfen cevap verin😞😔😔😔
Kolay gelsin Serdar Bey
Bizim sorunumuz, 5 buçuk yaşındaki oğlumla bir türlü sorunsuz iletişim kuramamamız. Her şeyi zoraki yaptırıyorum; uykusu, yemeği, her şeyi…Çok yoruldum hakikaten. Diğer oğluma yaptığım annelikle ona yaptığım başka. Halbuki ben aynıyım ama ne kadar iletişim kurmaya çalışsam da bir yerde dayanamıyorum artık; hasta olacağım bu gidişle. İnanın çok bunaldım. Döner misiniz bilmiyorum ama eğer dönerseniz çok sevinirim.