Çocuklarımıza Miras Cevaplar
Mesleğim, hayatımda verdiğim doğru kararlardan bir tanesi. Kendimi, sevdiği işi yapıp çalışmak zorunda kalmayan şanslı azınlığa ait hissediyorum. Birçok hayat hikayesine ortak oluyorum; bu, aynı anda birden fazla hayatı yaşamak gibi, çok kıymetli.
İşimle ilgili hissettiğim heyecanımda, merakımda, umudumda, duygudaş olma hevesimde azalan hiç bir şey yok, aksine her geçen gün biraz daha artıyor. Ancak tecrübeyle beraber ben de farklılaşıyorum. Başlangıçta -biraz da bildiğini gösterme telaşıyla- danışma sürecinin doğru cevaplar veren tarafı olmak için çabalıyordum ama şimdi doğru soruları arıyorum. Doğru sorular, doğru cevapları bulmanın güvenli bir yolu. Danışma ortamında merak edip, cevap aradığımız bu sorulardan bazılarını aşağıda sizinle de paylaştım. Kendinizle ilgili düşünmeye hazır olduğunuz sakin bir zamanınızda, bu soruları cevaplamaya çalışmanızı dilerim. Benzer sorular üzerine düşünmek benim babalık tutumuma iyi geliyor; uyanık kalmamı sağlayarak olumsuz alışkanlıklarımı tekrar etmeme engel oluyor. Sizin de faydalanacağınızı umuyorum. Hem, bizden sonrakilere üzerine düşünülmemiş ne kadar az soru bırakırsak o kadar iyi olmaz mı, ne dersiniz?
- Çocuğunuz problem durumları çözmek adına sizden ne öğreniyor? Çözüm becerisini artırmak için onun alet çantasına ne koyuyorsunuz?
- Kız çocuğu olan babalar, oğlan çocuğu olan anneler; çocuğunuzun ona sizin gibi davranan biriyle evlenmesini ister misiniz?
- Seneler geçti, samimi bir ortamda çocuğunuzla sohbet ediyorsunuz…Geçmişe döndünüz; annebaba-çocuk ilişkiniz konuşulmaya başlandı…Çocuğunuz size bugünlerle ilgili olarak neler söyler? Neyi merak eder?
- Annebaba olmadan nasıl bir ebeveyn olacağınızı düşünüyordunuz? Şu andaki tutumunuzla tasarladıklarınız arasında çok fark var mı?
- Çocuğunuz annebabalığı şu anda sizden öğreniyor. Bunu düşünerek söyleyin lütfen, torununuzun nasıl bir yaklaşımla büyütüleceğini düşünüyorsunuz? Çocuğunuz sevgisini, öfkesini, şefkatini torununuza nasıl gösterecek?
- Çocuğunuza bugünlerden kalacak duygu hangisidir? Bir yetişkin olup çocukluğunu hatırladığında kalbine dolacak olanlar? Duygu diyorum ama mantıklı açıklamalar değil…
- Elinizde olsa annebabalığınızla ilgili olarak kendinizde neyi değiştirirdiniz?
- Sizin kendi çocukluğunuzdan alacaklı olduğunuz şey nedir? Neyin eksikliğini çektiniz? Şefkat mi, sabır mı, onay mı? Bu durum çocuğunuza nasıl yansıyor?
- Annebabanız sizin kendinize bakışınızı nasıl etkiledi? Siz, çocuğunuzun kendine bakışını nasıl etkiliyorsunuz?
- Annebaba olarak neyi iyi yapıyorsunuz, neyi değiştirmek istemezsiniz?
Ekstra Soru (Cevaplayanlar ek puan alır:) )
Hayatınız boyunca yaptıklarınızla yapmadıklarınızla, söylediklerinizle söylemediklerinizle çocuğunuza bir şarkı öğrettiğinizi varsayarsak, bu şarkıda geçen kelimeler hangileri olur? Bu şarkıyı dinleyenler ne hissederler? Çocuğunuz bu şarkıyı kendi çocuklarına da öğretmek ister mi?
Bence bu sorulara verdiğiniz cevapları bir kenara yazın, belki ileride bir gün çocuğunuzla/çocuklarınızla birlikte değerlendirirsiniz. Ama şunu unutmayın, annebabalıkta kusursuzluk söz konusu değil. Hepimiz elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Daha iyisini bilseydik, becerebilseydik onu yapardık. Annebalık biraz da hata yapılarak öğreniliyor, siz de hata yapacaksınız tabii ki… Nihayetinde, hala annebabanızın küçük çocuğusunuz, buna hakkınız var. Aslolan değişime açıklık; eksiği gidermek, yanlışı telafi etmek, mümkünse bunu tekrarlamadan doğruyu öğrenmek.
Mesele huzur içinde şarkı söyleyen, şen kahkahalar atan, bu benim aklıma yatmıyor diyen, güvenle elimizi tutan, arkadaşı düştüğünde kaldırıp ‘iyi misin?’ diye soran, halden anlayan çocuklar yetiştirmek…Bunu becerebilirsek üstümüze düşeni yapmışız demektir. Ne dersiniz?
Serdar Çankaya
Psikolojik Danışman
On İki Nisan İki Bin Onyedi
1 Comment
Gecenin bir vakti, bir annenin kendine kalan saat dilimi, uyuyor yatağında mışıl mışıl; geç yattı ve yatmak istemedi. En sonunda ben onu salonda bıraktım ve odasına gelmesini bekledim. Koltukta uyuyakalmış…. Kucağımda yatağına götürdüm; yatırırken uykulu, ‘anne sen hiç gitme’ dedi…
Soruyorum kendime ‘Her şeyi gümüş tepside zaman mefhumu olmadan, anında önünde olsun isteyen çocuk kalpleri; mutfakta aç bırakmayı tercih etmeden, bu günde karpuz ekmek yiyelim demeyi ve kocaman gülümsemeyi nerde kaybediyoruz?
Yani sadece miras mı mesele yoksa yaşam içinde daha da pahalı hale gelen zaman kısıtlı mı? Köylerdeki mutlu çocukları şehirlere hapsettik ondan mı talan oldu acaba miras? Bendeki anneye tuttuğunuz ayna için;
Teşekkürler Serdar Çankaya; elinize, emeğinize, ruhunuza sağlık.
İyi ki tanıdık sizi.
Yazınızı her anne baba ile paylaşacağım. Doğru soru-cümleleriniz onlara da dokunsun temennisi ile.
Sevgi ve saygı ile.