Travmatik Gündemden Çocukları Korumanın Yolları

Yorucu günler yaşıyoruz. Zorlayıcı bir duruma maruz kalmadığımız gün neredeyse yok gibi. Her yaşadığımız olay, bir öncekini aratıyor. Bu durum evimizde izlediğimiz programları, eşimizle, arkadaşımızla ettiğimiz sohbetleri, aile içinde yaptığımız konuşmaları kaygı verecek kadar etkiliyor. Şahit olduklarımız, bilgi sahibi olmadan geçiştirilecek gibi değil. Özellikle çocuklarımız için öğrenmemiz gereken şeyler var. Onlara destek olurken işinize yarayabilecek pratik bilgileri aşağıda özetledim.

Ancak bu bilgiler daha çok olaylara doğrudan maruz kalmamış çocuklar için geçerli. Patlamaların yakınında bulunduysanız, jetler hemen evinizin üstünden geçtiyse, çocuğunuz görmemesi gereken şeyleri gördüyse yemek ve uyku düzenini gözlemenizi tavsiye ederim. İçine kapanma, iletişim kurmaktan çekinme, odaklanmada güçlük çekme, huzursuz tavırlar sergileme, sizden uzaklaştığında ağlamaya başlama, odasında yalnız kalmak istememe, dışarı çıkmaktan korkma gibi belirtiler gözlerseniz ve bu belirtilerin yoğunluğunda azalma olmazsa destek almanızı öneririm.

Bu çapta olayları çocukların duymamış ya da duymayacak olması pek muhtemel değildir. Siz konuşmasanız bile dedesinin telefon sohbetinden, okuldaki arkadaşlarından bir şekilde duyacaktır. O yüzden çocuklarınızla bu konuları konuşun. Yaşananlar hakkında konuşmamanız, çocuk açısından ciddi bir durum olarak yorumlanabilir: ‘Annem/babam konuşmuyorsa problem gerçekten büyük olmalı.’

Peki bu konuşmayı nasıl yapacaksınız?

  • Konuşmayı onlardan önce siz başlatabilirsiniz. ‘Yaşananlar hakkında ne biliyorsun?’ gibi açık uçlu bir soru işinize yarayabilir. Bakın bakalım ne biliyor, ne bilmiyor, neyi yanlış anlamış, neyi doğru yorumlamış…Ne hissediyor, korkuları var mı? Aklına takılan, onu tedirgin eden sorular neler?
  • Eğer karşınızda bir ergen varsa, ‘Olanlar hakkında sen ne düşünüyorsun?’ sorusu ona kendisini daha iyi hissettirir. Burada fikri sorulan bir yetişkin muamelesi vardır.
  • Bu tutum, sizin neyi nasıl anlatacağınızı bulmanıza da yardımcı olacaktır. Yaşa, çocuğa göre içerik farklılaşabilir ancak içeriği mümkün olduğunca basit tutmanızı tavsiye ederim. Özellikle yaş küçüldükçe, ayrıntı vermenizin işinizi zorlaştırmaktan başka faydasını göremezsiniz.
  • İletişim tarzınızın açık ve kabul edici olması, çocuğunuzun size yeni sorularla gelmesini sağlar. Bu önemlidir çünkü çocuk duyduklarını hazmetmeye ihtiyaç duyar. Tek bir konuşma ona yetmeyebilir. Sorar, cevabı düşünür, gene sorar, gene düşünür… Kınamayan, alaycı olmayan, önemseyen anababa tavrı bu iletişim sürecinin devamı için vazgeçilmezdir.
  • Çocuğunuza ‘kötü duygunun’ olmadığını anlatın. Üzüntüyü, öfkeyi, endişeyi kabul etmesine yardımcı olun. Hissedilen ama görmezden gelinen duyguyla baş etmek zordur.
  • Hissettiklerinin eleştirilmeyeceğini, kabul göreceğini bilen çocuk korkularını, kaygılarını paylaşmada daha rahat davranabilir. Bu durum ona daha fazla yardımcı olabilmeniz için imkan sağlar.
  • Yaş büyüdükçe kurulan akıllıca cümlelere aldanmayın; çocuğunuzun duyguları aynı hızla olgunlaşmamış olabilir. Bunu bilirseniz ‘her şeye aklı yeten koca çocuk, neden kendi odasında yalnız kalmak istemiyor ?’ diye sormazsınız.
  • Sizin demokrasiyle ve politik müdahalelerle ilgili görüşleriniz, çocuğunuzun önceliği olmayabilir. Çocuklar önce kendilerinin ve yakınlarının güvende olup olmadığını bilmek isterler. Aldığınız güvenlik tedbirlerini bilmek onu rahatlatacaktır.
  • Olumsuz davranışları herhangi bir uyrukla, etnik kimlikle ilişkilendirmekten kaçının. Böyle anları, çocuğunuzun ırkçılığı, ayrımcılığı anlayabileceği bir fırsat olarak kullanabilirsiniz.
  • Cevabını bilmediğiniz bir soruyla karşılaştığınızda bilmiyorum demekten korkmayın. 

EKRAN, SOSYAL MEDYA ve ÇOCUKLAR

Sürecin bir başka önemli ve de kontrol edilmesi gereken boyutu da televizyon ile sosyal medya:

Bu Konuyla İlgili Olarak Ne Yapabilirsiniz:  

  • Çocuğunuz küçükse bu  görüntüleri izletmemek alınacak en akıllıca tedbir olur.  (Yetişkinlerin de zorlayıcı görüntülere tekrar tekrar maruz kalması çok sağlıklı bir durum değildir.)
  • Zorlayıcı görüntülere maruz kalan çocuklarda kaygı düzeyi yükselebilir. Maruz kalma süresi arttıkça, olumsuz tepkilere rastlanma ihtimali de artabilir.
  • Özellikle kaotik ortamların görüntüleri, yaralanmalar, ölüm görüntüleri çocuklar için zorlayıcıdır.
  • Yaş küçüldükçe, çocuklar izledikleri görüntünün tekrar olduğunu anlayamayabilir; bunu, aynı olayların devam ettiği  ya da tekrarlandığı şeklinde yorumlayabilirler.
  • Ev içindeki konuşmaların içeriğine dikkat etmek gerekir. ‘Nasıl olsa kendi halinde oynuyor’ dediğiniz anlarda bile çocuğunuz sizi muhtemelen duyuyordur. Neler duyduğunu, bu duyduklarını nasıl yorumlayacağını bilemezsiniz. Sizin ‘nasılsa memleketin öbür ucu, bizlik bir durum yok’ diyerek yapabileceğiniz basit akıl yürütmelerini, çocuğunuz yapamayabilir.
  • Sizin için hiç de rahatsız edici olmayacak bir görüntü çocuğunuzun rüyalarına girebilir.
  • Misafirlerinizi de bu konudaki hassasiyetinizden haberdar etmeniz nahoş bir durumun yaşanmasına engel olacaktır.
  • Eğer sürekli müdahale edilemeyecek yaştaysa, kendi telefonu ya da internete bağlı bir bilgisayarı varsa ne izlediğini, ne bildiğini sorun.  Bunlar üzerine sohbet edin; ne düşünüyor, ne hissediyor… İknadan çok anlamaya odaklanırsanız size karşı daha açık, daha içten davranacaktır. Böylelikle yanlış anlamaları düzeltmek, kafa karışıklıklarını gidermek daha kolay olur.
  • Şayet yaşananlardan haberdarsa onun , sizin, tanıdığı herkesin güvende olduğunu anlatın. İyi insanların daha çok olduğunu, duruma müdahale ettiklerini söyleyin.
  • Birbirine yardım eden insanları, kurumları gösterin çocuğunuza. Yetişkinlerin yapılması gerekenleri yaptığını, ihtiyaç duyanlara destek verdiğini bilmesi onu rahatlatacaktır.
  • Diğerleri için iyi şeyler yapana teşekkür mektubu yazmak, zor durumda olanlara resimler yapıp göndermek gibi davranışlar çocuğun zorlanmayla baş etmesini kolaylaştırır.
  • Mağdurlar için duyduğunuz üzüntüyü  dillendirmeniz, kederinizi makul bir şekilde çocuğunuzla paylaşmanız, sağlıklı bir yetişkinin bu süreci nasıl yaşadığını göstermesi bakımından önemlidir. Bunu yaparken  baş etme yöntemlerinizden, takdir ettiğiniz olumlu davranışlardan da bahsederseniz çocuğunuz sizden yeni beceriler, yeni değerler öğrenecektir.

Bu yazıya ek olarak, blogumdaki ‘Çocuklarla Ankara’daki Patlama Hakkında Nasıl Konuşmalıyız?’ yazımı okumanızı da öneririm. Satırlar arasında ihtiyaç duyduğunuz bilgiyi bulamazsanız, site üzerinden bana ulaşmakta tereddüt etmeyin lütfen.

Umarım bir daha böyle yazılar yazmak, okumak zorunda kalmayız.

Serdar ÇANKAYA

Psikolojik Danışman

On Yedi Temmuz İki Bin On Altı