HADİ Bİ’ YERLERE GİDELİM!

Aşağıdaki satırlar, dışarı çıkmaya karar verip üç dakkada kapıda bitebilen kişilere ithaf olunmuştur… Satırların hiçbir yerinde zerre abartı yoktur. Bilen bilir…

Oyuncular:

Ali: 40 yaşında, çocuklarıyla yakından ilgilenen bir baba.

Zeynep: 39 yaşında, evin annesi. Koordinasyon büyük ölçüde ondan soruluyor.

Elif: 8 yaşında, evin büyük kızı.

Nazlı: 2 yaşında, evin küçük kızı.

Güneşli bir kış günü (İzmir kışı), saat 11 civarı… Geç yapılan kahvaltı sonrası herkesin üstünde tatlı bir Pazar rehaveti:

Ali: Kızlar, hava çok güzel hadi bi’ yerlere gidelim; hem hava almış oluruz.

Elif: Oleyyy, süper fikir! Lunaparka gidelim. Baba, korku tüneline de girelim mi?

Ali: Kış günü ne lunaparkı kızım, bir yürüyüş yapar geliriz.

Zeynep: Tamam ben sofrayı toplarım, sen kızları hazırla.

Ali: Olur. Nazlıı! Hadi gel bezini değiştirelim kızım… Nazlı? Nazlııı? Babacım nerdesin?

Nazlı: Babuu, del! (Babaa gel!)…

Ali: Kızım ne yaptın yav??? Zeyneep! Bu kız keçeli kalemle suratını boyamış!

(Nazlı, evde gerilime neredeyse hiç tanık olmadığı için yüz hatlarındaki en küçük değişime karşı hassastır. Önce dudaklarını büzer, gözleri dolmuştur. Sonra höykürerek ağlamaya başlar; sanki babaaz önce korkunç bir şey söylemiş ya da yapmış gibi.)

Ali: Yav kızım valla bişey demedim, şaşırdım sadece… Ben sana kızar mıyım hiç kuzum, kıyamam sana…

Nazlı: Anne, babaaa! ( Anne, babam bana eziyet ediyor. Bu duygusal istismar, çabuk yetiş!’ manasında bir ağlama tonu. )

Zeynep: (Odaya koşar adımlarla gelir.) Yok kızım yok, kurban olurum gözyaşına. Ali n’oldu, niye ağlıyo bu kız?

Ali: Yav bişey demedim. ‘Kızım ne yaptın?’ dememle ağlamaya başladı.

Zeynep: Kuzum baba bişey dememiş sana, ağlama bak…

Nazlı: Anne,babaaa! ( ‘Ya sen öyle san. Yüzü o kadar korkunçtu ki…’ demek istiyor.)

Zeynep: Tamam kızım, baba özür dileyecek senden.

Ali: Özür mü? Ne özürü? Lan ben ne dedim şimdi?

Zeynep: Bişey demen gerekmiyor bebişim, demek ki yüzün kızımı korkutmuş. Hem istersen dileme, anlaşıldığını hissedene kadar devam etsin?

Nazlı: (Ağlamaya devam etmektedir!) Anne, babaa!!! (Evet anne, bir özürü de mi haketmiyorum?)

Ali: Tamam Nazlı’m…Özür dilerim kızım, ağlama artık.

Zeynep, çocukları daha çabuk hazırlamak için mutfağı toplama işini Ali’ye devretmek istemez. Çünkü Ali’de dikkat eksikliği vardır. Tabakları bulaşık makinesine yerleştireceğim diye başlar, lavabonun su sızdırdığını görüp tamir aletlerini bulmaya çalışır. Onları ararken aklına bir şarkının sözleri takılır, internetten bakayım diye bilgisayarı açar. İnternet hattında bir problem olduğunu fark edip telefona sarılır vs.

Her seferinde bu tür zincirlemelere şahit olup inanmakta zorlanan Zeynep, evliliklerinin onuncu senesinde Ali’nin kafasının işleyiş -ya da işlemeyiş- biçimini çaresizlik içinde kabullenmiştir. Bu bana fazla demeden onun sorumluluklarının önemli bir kısmını üstlenmiştir. Zira başlangıçta bunu yapmazsa, sonrasında işleri daha da karmaşıklaşmış bir halde devralmak zorunda kalmaktadır.

Zeynep: Bak kızım baba özür diledi, hadi giyinin…

Ali: Ne giydireyim aşkım?

Zeynep: Altına külotlu çorap, üstüne de uzun kollu bişeyler… Hava güneşli terlemesin ama dikkat et üşümesin de.

Ali: :/

Babası bez değişimi için Nazlı’yı yatak odasına götürür:

Ali: Babası kızını gezmelere mi götürecekmiş? Nereye gidelim kızım, sen nereye gitmek istersin?

Elif heyecanla odaya dalar:

Elif: Baba nasılım?

Ali: Kızım, kış gününde yürüyüş yapmak için ince çorapla mini etek mi giydin? Yok mu yürüyüş için rahat bişeyler? Gel bakalım.

Elif: E ben çok rahatım ki; bak köprü bile kurabiliyorum. (Hemen jimnastikte öğrendiği köprü pozisyonunu alır) Hem senin rahat dediğin şeylerle hiç şık olmuyorum baba!

Ali: Kızım bi dur, bırak köprüyü şimdi de doğru dürüst bi’ kıyafet bakalım.

Elif’in odasına doğru yürümektedirler:

Elif: Ama ben niye istediğim gibi giyinemiyorum baba? Hani biz birbirinin kararlarına saygı duyan bir aileydik? (Gözleri dolmuştur!)

Ali: Kızım bu havada saygı adamı sistit eder, ne saygısı…

Elif: Havanın nesi var ki? Terliyorum bile, baksana pencereden!

Ali: Kızım milyon tane kıyafetin var, elbet bişey buluruz.

Bu arada Nazlı altı açılmış bir halde yataktan inmiş, yatak odasından çıkan Elif’le Ali’nin arkasından gitmiştir.

Elif: Baba ne milyon tanesi? Valla bi’ tane bile giyecek bişeyim yok. Sen bak istersen…

Ali: Bakıyim kızım, bu tayt olmaz mı? Hem tayt insanın kendine yapışanı giymesiymiş, öyle yazmışlar twitter’da…Ha ha ha!!

Elif anlaşılmadığı, üstelik probleminin hafife alındığı hissiyle çaresizlik içinde babasına bakmaktadır.

Ali: Tamam tamam, pardon. Ne diyosun bu tayta, olmuyo mu şimdi?

Elif: Onun beli geniş, düşüyo…

Ali: Anladım…Bu pantolon nasıl??

Babasıyla Elif seçenekleri değerlendirirken hemen arkalarındaki Nazlı yere bakarak gülmeye başlar… Parkeye çişini yapmış, üstünde zıplamaya başlamıştır.

Elif: Babaa…

Ali: Elif şu pantolona ne dedin. Çok havalı işte giysene bunu

Elif: Baba Nazlı yere çişini yaptı…

Ali: Nee! Nazlı n’aptın kızım yav…Zeyneeep bez getirir misin?

Zeynep: (Bağırışmaları duyunca telaşla gelir.)

N’oldu gene? Nazlıııı… Aşk olsun Ali! Niye böyle dolanıyo bu kız, hani sen bezini değiştirecektin?

Ali: N’apıyim, Elif yardım istedi..

Elif: Anne valla hiç giyecek bişeyim yok. Babam da şu saçma pantolonu gösteriyo :/

Ali: Saçma mı? Kızım daha taksiti bitmedi bunun. Hem sen demedin mi ‘alalım!’ diye?

Elif: Ben alalım falan demedim, benim dediğim bunun çiçeklisiydi.

Ali: Vay arkadaş…İyi kızım sen ne istiyosan giy ama böyle donarsın söyleyeyim.

Zeynep çaresizlikle Nazlı’yı alır, yıkamak için banyoya götürür. Elif kreasyonunu kabul ettirmenin sevinciyle aynada saçına son rötuşları yapmaktadır. Ali’ye düşense, önce kabasını aldığı çişli bölgeyi ‘Domestos’ lamaktır. Hiç sesi çıkmaz, kabahatlidir.

Zeynep, Nazlı ve Elif hazır görünmektedirler. Ali şaşkın şaşkın oradan oraya koştururken, Zeynep mutfağı toparlamış, bulaşıkları makineye yerleştirmiş, üstüne bir de salondaki döküntüleri ortadan kaldırmıştır. Ha bir de Nazlı’nın poposunu yıkamıştır. Buna rağmen sakin görünmektedir.

Ali ellerini yıkayıp banyodan çıktığında kendisini bekleyen kızları görür:

Zeynep: Ee Ali sen hazır değilsin daha?

Ali: Ya ne var alla alla! Ali hem yerleri silsin hem hazırlansın, nasıl olacak bu? Bir duş alıp çıkacağım.

Zeynep: Duş mu? Yav aşkım ne duşu allah aşkına, kapıda kaldık böyle…

Ali: tamam tamam…Hemen bişeyler geçiririm üstüme çıkarız. Nerde benim mor kazağım?

Zeynep: Ayakkabılarımı giydim bulamam ben, kendin bul.

Ali: Ben bulsam sana sormam ki?

Zeynep: Hadi aşkıım, geçir üstüne bişey de gel hadi. Güneşi kaçırıyoruz.

Elif: Anne ben terlemeye başladım. Montumu çıkarayım mı?

Zeynep: Yok kızım, dur çıkıyoruz şimdi. Ali hadi çocuklar huzursuzlandı.

Ali: Geldim kızlar geldim… Ali de şaşırdı yerdeki çişi mi silsin, kızı mı hazırlasın?

Ayakkabısını giyen Ali telefonuyla, arabanın anahtarını unuttuğunu fark eder. Ayakkabılarını çıkarır.

Kızlar gözlerini devirirler.

Nazlı: Anne, baba?

Zeynep: Evet kızım, baba. Hayırlısıyla çıkacak da gideceğiz.

Ali kimseyle göz teması kurmamakta, bu şekilde ‘biraz daha üstüme gelirseniz çemkireceğim’ mesajını vermektedir. Asansöre binilir:

Nazlı: Baba vov vov.. (Köpeğim evde kaldı, al da gel! diyor!)

Ali: Kızım vov vov evde uyusun, gelince beraber oynarız.

Nazlı: Anne vov vov…

Zeynep: Ali bu çocuk susmaz ben sana söyleyeyim, hiç direnmeyelim de sen getir bu köpeği

Ali: Yav arkadaş bütün bu işlere ben koşturuyorum, hala ‘sen evde ne iş yapıyosun ki?’ oluyor. Valla yaptığımın zerre kıymeti yok bu evde.

Kızlar hiç oralı değillerdir. Onlar arabaya giderlerken Ali eve çıkar, oyuncak köpeği getirir. Nihayet arabaya binilmiştir.

Nazlı: Anne vov vov..

Zeynep: Evet kızım, babası kızımın vov vovunu getirdi. O da bizimle gelecek.

Herkes huzurludur, kemerler bağlanır, radyo açılır.

Saat 12:15 civarıdır… Ailemiz için normal bir süredir bu, yaklaşık bir saat on beş dakika.

Nazlı: Anne vov vov..

Zeynep: Kızım anladım, o da bizimle geliyor..

Elif: Anne vov vov demiyo, popo diyo..

ZeynepAli aynı anda: Popo muuu?

Elif: Baba burası iğrenç koktu. Nazlı kaka yaptı herhalde…

Zeynep: Yıkamadan olmaz Ali, biz gidene kadar pişer çocuğun altı.

Ali hiç istifini bozmadan otoparktan çıkardığı arabayı geri geri gelerek tekrar yerine yerleştirir.

Çaresizlik içinde arabadan çıkıp eve doğru ilerlerler. Zeynep Nazlı’yı kucaklamış, Ali Elif’in elini tutmuştur. Keyifle yaptıkları hafta sonu gezisinden dönen mutlu bir aile gibidirler. Bu arada alt katlarında oturan yeni evli çift karşılarından el ele, gülümseyerek gelmektedir.

Adam: Abi valla bravo, biz iki kişi daha yeni çıkıyoruz, siz iki çocukla dönüp gelmişsiniz bile. Bize nispet yapıyorsunuz.

Zeynep’le Ali’den sahte, yarım kahkahalar yükselir. Zeynep kahkaha atarken çaktırmadan Elif’i hafifçe burar sesini çıkarmasın diye: Ha ha ha…

Ali: Tecrübe işte, zamanla oluyor her şey…

Komşular takdir gösteren bir yüz ifadesiyle uzaklaşırlar…

Karı koca eve dönerlerken bakışlarını birbirlerinden kaçırırlar, zira gözleri dolu doludur.

Mart 2015, İzmir